{ "title": "Akut Böbrek Yetmezliği", "image": "https://www.bobrekyetmezligi.gen.tr/images/akut-bobrek-yetmezligi.jpg", "date": "21.01.2024 13:49:18", "author": "Uruç", "article": [ { "article": "
Akut böbrek yetmezliğinde çıkarılan id­rar miktarı birden azalır ve buna bağlı olarak organik sıvı miktarı ile bu sıvı­nın içerdiği maddelerin yoğunluğu önemli ölçüde değişikliğe uğrar.

Birçok böbrek akut böbrek yetmezliği belirtileri verebildiği için ön­ce bu hastalıkları eleyecek incelemeler yapıldıktan sonra tam konur.

Akut Böbrek Yetmezliği Nedenleri

bu hastalığın nedenleri üç aşamada in­celenebilir: Böbreklerden önce, böbrek­lerde ve böbreklerden sonra ortaya çı­kan bozukluklar. Başka bir deyişle, ka­nın böbreklere gelmesinden önce, böb­reklerde süzülmesi sırasında ve daha sonra idrarın sidik torbasına akışı aşa­masında çeşitli bozukluklar görülebilir. İlk grupta aşırı su kaybı ya da ağır dola­şım yetmezliği gibi durumlar sonucu dolaşımdaki kan ile damar boşluğu ara­sında ortaya çıkan bir dengesizlik söz konusudur. Kanın organizmanın her ye­rine yeterli miktarda ulaşamadığı bu gi­bi durumlarda bir dizi karmaşık refleks mekanizması devreye girer. Böylece beyin ve kalp gibi organların kansız kalmaması uğruna aralarında böbrekle­rinde bulunduğu bazı organlara kan akışı engellenir. Böbreklere yeterince kan gitmemesi ani ölümle sonuçlanabilir. Böbrek iskemisi, yani böbreklere az kan gitmesine bağlı bölgesel kansızlık, çıkarılan idrar miktarının birden azal­masına ve tamamen kesilmesine yol açar. Böbrek iskemisinin kısa sürdüğü durumlarda önemli yapısal bozuklukla­rın görülmediği \"işlevsel yetersizlik\" ortaya çıkar. İskeminin uzun sürdüğü durumlarda ise ağır doku yıkımı ve bu­nu izleyen böbrek borucukları ve/ya da böbrek kabuğu (Korteks) nekrozu (Doku yıkımı) gelişir.

Böbreklerden kaynaklanan akut böbrek yetmezliği nedenleri bu organın çeşitli hastalıklarını kapsar.

Böbrek borucukları nekrozu: Akut böbrek yetmezliğinin en sık görülen ne­denidir.
Akut glomerülonefrit: Ender durum­larda akut böbrek yetmezliğine yol açar.

Damar hastalıkları: Değişik biçimler­de ortaya çıkabilir. Emboli ya da tromboza bağlı olarak tıkanan damarlar her iki böbreği işlev dışı bırakabilir (İki yanlı, yaygın böbrek enfarktüsü). Kan­sız kalma ve/ya da damarların kasılıp büzülme refleksi sonucu glomerül ağı­nın bulunduğu böbrek kabuğu bölgesin­de nekroz, yani geriye dönüşsüz doku yıkımı ortaya çıkabilir. Kabuk nekrozu özellikle gebeliğin son aylarında septik (Mikroplu) düşüğe bağlı akut böbrek yetmezliğinin bir sonucu olarak gelişir.

Enfeksiyonlar: Özellikle böbrekleri kansız bırakan ağır enfeksiyonlar böb­reğin iç bölgesini (Medulla) ya da bura­daki memecik (Papilla) bölgesini nek­roza uğratarak akut böbrek yetmezliği­ne yol açar.

Böbreklerden sonra akut böbrek yetmezliğine yol açan nedenler özellik­le orta ve ileri yaşlarda görülür. İdrar yollarının tıkanması idrar çıkışını bütü­nüyle engelleyebilir (Anuri). Örneğin, böbrek taşlan ya da boşaltım sistemi tü­mörleri idrar borusunu tıkayacak biçim­de baskı yapabilir. Karın zarı arkasında oluşan lifli nedbe dokusu da idrar boru­sunu sararak tıkanıklığa yol açabilir.

Akut Böbrek Yetmezliği Tedavisi.

Böbreklerden önce ve sonra ortaya çı­kan bozukluklara bağlı olan akut böb­rek yetmezliklerinde önce yüksek tansi­yon, konjestif (Dokularda su tutulması ve damarlarda kan toplanmasına bağlı) kalp yetmezliği ve hücre dışı sıvı azal­ması gibi, etken olan birincil hastalık te­davi edilmelidir. Akut böbrek yetmezli­ğinin başlıca nedenlerinden akut böbrek borucukları nekrozunun (Doku yıkımı) tedavisinde temel amaç vücuttaki orga­nik sıvıların ve bu sıvılardaki madde yoğunluklarının belli düzeylerde tutul­masıdır. Ayrıca böbreklerin boşaltım iş­levi bozulduğu için vücuda zararlı me­tabolizma ürünlerinin yoğunluğu, bes­lenme ile alınan proteinlerin azaltılma­sıyla dengelenmelidir. Çıkarılan idrar miktarının azaldığı dönemde olası en­feksiyonlara karşı hastayı mikroplardan uzak tutmak gerekir. Hastaya verilecek sıvı deri ve bağırsak gibi çeşitli yollarla yitirilen sıvı miktarı göz önünde tutula­rak belirlenmelidir. İdrar, kusma, ishal ve ateş hastanın gerçek su gereksinimi­ni belirleyen sıvı kayıplarına yol açar. Hastaya verilecek sıvı miktarı saptanır­ken 250-500 gr arasında değişen günlük normal su kaybı temel alınır.

Ayrıca plazmada sık' sık sodyum düzeyine ba­karak, sodyum yoğunluğu düştükçe ve­rilen sıvı miktarı azaltılır. Kusma ve is­hal gibi yollarla aşın sıvı kayıplarının görülmediği hastalarda, kaybedilen sıvı miktarına ek olarak 24 saatte yaklaşık 400-600 ml sıvı vermek uygundur. Bu hastalara verilen yiyeceklerde enerji ge­reksinimi yeterli ölçüde karşılanmalı, ama yıkım ürünleri böbreklerden atılan proteinlerde kısıtlamaya gidilmelidir. Böbrek yetmezliğinde izlenecek beslen­me düzenine ilişkin ayrıntılı bilgi Sağ­lıklı Yaşam\" cildinde verilmiştir. Hasta­lık hafif seyrediyorsa ağızdan, daha ağır durumlarda burundan mideye uza­tılan sondayla, mide-bağırsak işlevleri bozuk hastalarda damardan besleme ya­pılır.

Doğal olarak bu üç değişik yolla verilen besinler farklılık gösterir. Ağız­dan beslemede uygun ölçüde karbon­hidrat ve protein içeren, potasyum ve sodyum içermeyen, olabildiğince yağ­sız besinler verilmelidir. Beslenmenin burun sondasıyla yapılmasını gerekti­ren durumlarda daha önceden hazırlan­mış, hastanın bütün beslenme gereksinimini karşılayacak karışımlar kullanı­labilir. Damardan beslemede yüksek oranda glikoz (Yüzde 25) içeren serum­lar hastaya günde 100-200 gr glikoz sağlayacak biçimde verilir. Potasyum özel dikkat gerektirir. Böbrek yetmezli­ğinde plazma düzeyi artan potasyum, özellikle kalpte karıncıklar arasındaki elektrik iletişimini bozarak kalp durma­sına yol açabilir. Bu tehlikeli etkisinden dolayı kanda potasyum artışı hemen denetlenmelidir. Kanda potasyum yüksel­mesi ağızdan iyon değişimi sağlayan reçinelerin verilmesi, potasyumun hücre dışı sıvılardan hücre içine geçmesini sağlayan şekerli çözeltilerin ya da ensü­linin damar yoluyla verilmesiyle denet­lenir. İyileşme belirtileri görülüp azalan idrar miktarında artış başladıktan sonra sıvı ve gıda alımındaki kısıtlamalar ya­vaş yavaş kaldırılır.

Ama protein alımı üre ve kreatininin kandaki değerleri normale ulaşana değin denetim altında tutulur. Tedaviyi yönlendiren idrar ve kan tahlillerinin sonuçlan normale dö­nünce tedavi kesilebilir. Hastaların bü­yük bir bölümünde perhiz yapmak, sıvı ve elektrolitleri ölçülü almak vücutta aşın sıvı tutulmasını önlemede, hücre dışı sıvıların bileşimini normal yoğun­lukta tutmakta ve üremi belirtilerini or­tadan kaldırmakta yetersiz kalır. Bu ne­denle hastada idrarın azaldığı ya da bü­tünüyle kesildiği dönemde zaman ge­çirmeden diyalize başvurulur. Böbrek yetmezliğinde gecikmeden uygulanan periton (Karın zan) diyalizi ya da hemo­diyaliz (Kan diyalizi) komplikasyonları büyük ölçüde önler." } ] }